8 Ocak 2010 Cuma

Sene Sonu Seyri - 2009

Efendim bu sene sonu seyrinin tumune katilabilen yegane kisi olarak, cok tatmin edici bir seyir oldugunu basta soyleyeyim. Seyire iki ekip katildi: plan ilk ekibin tekneyi (ADA) Gocek’ten Marmaris’e getirmesi, ikinci ekibin de Marmaris’te tekneyle bulusup Gocek’e geri gelmesi idi. Ilk ekibin hikayesiyle basliyalim.

İşbu hikayemiz 24 Aralık günü Frenk alemi bayram ederken bizim Güney Ege kıyılarına doğru Kamil Amca'yla Izmir’den yola çıkmamızla başladı. Otobuste wi-fi olmasini beklemiyorduk, ama iyi olmius. 2009’un sene sonu seyri, herkese ortak bir zaman diliminin uymamamasindan dolayi bu yil iki ayaktan ibaret olacakti. Ilk ayagin ekibinden uc kisi (Mustafa, Erol, Caglar) olarak akşam sekiz gibi vardık Göcek'e. Şehrin çeşitli bakkallarından o aksamlik nevaleyi duzdukten sonra, Ozan'ın da Göcek'e ulaşması akabinde çağırdığımız taksiyle yeni yapılan Marintürk marinasına, teknemiz Ada'ya (Bavaria 38') geçtik. Marina Toruklu, Koruklu, Doruklu veya Poruklu gibi bir sürü ismi olan Göcek'in hemen güney batısında kalan bir koyda. Yeni yapılmış, oldukça güzel, ultra-modern bir marina, lakin henuz yapi calismalari tamamlanmamis. Akşamdan varmak tekneye çok güzel oldu, netekim güzel bir muhabbetten sonra rahat rahat yattık uyuduk.

Ertesi sabah aldigimiz brifingden sonra marinadan ayrilip alisveris icin Gocek Belediye iskelesine yanastik. Alisveris ve Sariyer borekcisinde ogle yemegi derken Gocek’ten cikmamiz 13:00 u buldu. Demek ki bir gece onceden bile varinca sabah erken cikmak pek olasi olmuyor. Bu gun (25 Aralik), hava durgundu ve Poseidon’a gore yarina kadar da boyle kalacakti. Biz de tum gun motor basacagimiza vakitlice Buyukaga koyuna (kizilkuyruk koyu olarak da geciyor) pruvamizi verip 14:30 gibi koyun dip tarafina demirledik ve guneydeki kiyiya koltuk aldik. Bugunku yanasmalar, bu konudaki tecrubesizligimiz goz onune alindiginda, oldukca temiz olmustu. Bu koya gelisimizin sebebi, bu yerden Lydae antik kentine en kisa mesafee gidilebilmesiydi. Ayrica, teknede uc eski ODTU arkeoloji toplulugu veterani ve bir naturalist dururken karaya cikip kesif yapmamak olmazdi. Biz de kameralari ve giysilerimizi dingiye yukleyip yuzerek ve dingiyi yanimizda cekerek koyun plajina cikartma yaptik. Buyukaga koyu plajindan Lydae ye dogru –hic durmazsaniz- 30 dakikalik bir tirmanis ile kente variyorsunuz. Bu yolda durmamak olmaz, zira manzara harika ve arada bir durup fotograf cekmek gerekiyor. Yol plajdan sonra once kuzeydoguya dogru tepenin yamacindan ilerliyor. Tepenin ustune yaklastikca yol da batiya kivriliyor. Bu noktadan itibaren yoruk kulubelerini ve kecileri gormek mumkun. Batiya dogru ilerledikce buyukce, kesme tastan yapilma yapilar goze carpiyor, bunlar Lydae’nin bulundugu platoya tepeden bakan uc mezar yapisi, ya da “heroon”. M.S. 1. Yuzyilda, yani Roma imperatorlugu zamaninda burada yasayan, olasilikla kenti yoneten zengin bir ailenin uyeleri icin yapilmis. Bu heroonlarin oldugu tepe asildiginda, karsiya cikan manzara etkileyici, sanki bir Karadeniz yaylasindayiz. Daglarla cevrili bir plato, oraya buraya serpilmis sarniclar, tapinaklar, ve yoruk evleri… Dunyanin hicbir yerinde teknenizle en guzelinden bir koya demirleyip 30 dakikalik bir yuruyusle boylesi bir antik mekani ziyaret edemezsiniz, bu kombinasyon sadece Anadolu’nun guneybati kiyilarinda (Likya ve Karya) kiyilarinda vardir. Bu kalintilari beraber analiz ederken teknenin naturalisti Erol da antik mekanlardaki taslar uzerindeki liken ekolojisinden bahsetti. Su Gocek’te bir enstitu kursak da gelip yerlessek dilekleri arasinda 17:00 gibi asagiya inip yuzerek tekneye donduk. Aksam monude mantarli soslu makarna ve kirmizi sarap vardi. Akabinde purolarimizi (en ucuzundan) yakip keyfimize baktik.





Cumartesi gunu saat 7:00 gibi koltuk halatini cozup demir aldik ve yola ciktik. Istikamet ruzgar yoksa Ekincik koyu, varsa Serce koyu ya da Bozukkale. Sabahin ilk saatlerinde 3-5 knot ruzgar var gibi ama giderek artiyor. 7:50 de Kurdogu burnunu bordalayarak Fethiye korfezinden cikiyoruz, artik Marmaris-Rodos arasindaki denizdeyiz. 8:30 gibi yelkenleri actik, ruzgar tahminlerde oldugu gibi guney-guneydogudan. 9:10 itibaryle 5 knot gibi bir hiza ulastik, 260 dereceye dogru gidiyoruz. 10:25’de ruzgar 14 knota ulasti, hizimiz da genis apazda 6.5 knot u buldu. Saat ogleni gecince ruzgar biraz kalir gibi oldu, biz de artik gitmisken Serce ya da Bozukbukune kadar gidelim diyerek motoru actik, hem de servis akusunu sarj etmis olacaktik. Bir saat kadar sonra motoru durdurup yelkenle yola devam ettik, boylece 16:00 gibi Bozukkale onlerine geldik. Onceden serce limanina girmeyi dusunmustuk, ama Loryma kalesini gezeriz diye Bozukbukunde karar kildik. Bu siralarda, ruzgarin siddeti de artiyordu. Netekim Bozukbukunun muhtelif taraflarina demirledik ama ruzgarin siddeti ve yanasmamizin icimize sinmemesi nedeniyle demir toplayip baska bir yer baktik. Pilot kitaplarda kalenin hemen dibindeki iskele en kapali yer olarak geciyor, ama bizin tecrubemize gore en fazla ruzgar alan yer orasiydi, hem de iskele pek gozumuze saglam gorunmedi. Ayrica hava guneydogulu oldugu ve Marmarisin batisindaki koylar genelde guneydoguya acik oldugu icin Bozukbuku de ruzgar ve dalga aliyordu. En sonunda, koyun en dibindeki iki plaj arasinda kalan kayalara dogru yanastik ve 50 metre kadar demir serdik. Kiyidan da kayalara koltuk aldik. Bu konfigurasyonda ruzgari pruvadan aliyorduk ki artan ruzgara karsi en guvenli yol olarak bunu gormustuk. Geceyi ikiser kisi sirayla vardiya tutarak gecirdik. Sonradan dusununce, once Serce limanina gidip oradaki ruzgar/dalga durumuna gore Bozukkaleye gelmek daha makul olacakti…




Sabah 5:30 gibi ruzgar 20 knotu bulmus, artik palamar halatimiz suda yuzer hale gelmis, derinlik de ilk haline gore 0.5 metre kadar dusmustu (2.4 metre). Biz de herhalde artik bu demire pek guven olmaz deyip palamari cozduk, demiri topladik. Iceriyi neta edip koyun disina gece karanliginda ciktik. Bekledigimiz gibi denizler hareketlenmis, ruzgar siddetliydi. Orsa seyirde birkac tramola atarak guneydoguya, Kadirga burnuna dogru gunun ilk isiklarinda ilerledik. 7 knot gibi ortalama bir hizla burnu bordalayip, apaz seyirle Marmarise dogru dumen kirdik. Yildiz adasini bordalayip Marmaris korfezine girdik, burada da deniz oldukca kabarikti. Saat 13:00 gibi Marmaris Netsel marinaya tekneyi yanastirdik, siddetli ruzgar esliginde biraz stresli bir yanasma olduysa da hemen carsinin girisindeki okulun arkasindaki iskenderciye giderek stres attik. Normalde vejetaryen olan teknenin naturalisti Erol’un birbucuk iskenderi afiyetle yemesi gozlerden kacmadi. Bu aksam ekipten uc kisi evlerine dondu, pazartesi sabahi ise yeni ekip (Yalin, Tugba ve Koray) Ada’ya ulasti.





Pazartesi hava yagmurlu, ruzgar siddetli idi. Ogleye kadar havayi beklemeye, bu sirada alisveris yapmaya kadar verdik. Marinadan aldigimiz hava tahminine gore saat 14:00 gibi ruzgar azalmaya baslayacakti, hakikaten de o saatte hava yumusar gibi oldu, biz de marinadan cikis yapip Marmaris korfezine ciktik. Hedefimiz o geceyi Gerbekse koyunda gecirmekti. Lakin hava birakin kalmayi, 35-40 knotlardan tam da kafadan esiyordu (guneydogulu). Biz bir de acikta hava nasildir diyerekten orsa seyirde Marmaris korfezinden ciktik. Denizler iyice kabarmisti, Dalgalar 2-3 metre, ruzgar 30-35 knot. Biraz daha boyle gidelim, belki hava diner derken, dalganin biri ustumuzde patladi, ya da tekne bir dalganin icine girdi diyelim. O sirada dumende olan bu satirlarin yazari birkac saniyeligine sadece su gordu etrafinda! Bu sirada kimse bir yere de bagli degil, neyse ki kimseyi dalga alip goturmedi, bu bize ders olsun. Bir muddet sonra, Tugba geri donelim diyerek en dogru hareketi yapti, zira digerleri geri donme teklifini yapmayi delikanliliga sigdiramiyordu galiba. Marmarise apaz seyirde geri donduk. Baya islak gecen bu kisa seyir sirasinda tek tesellimiz hava ve su sicakliginin makul seviyelerde olmasiydi. Geceyi yine Netsel marinada gecirdik, bu hava kosullarinda belediye rihtimina da yanasmak pek akilci olmazdi. Marinaya baglaniktan sonra hava bardaktan bosanircasina yagmaya basladi, ruzgar iyice kuvvetlendi, ardindan da hava kaldi zaten. Demek ki firtinanin “gozu” Marmarisin ustunden gecerken biz de seyir yapmaya calismisiz, aferin bize. Tum bunlara ragmen bu kisa seyirden epeyce keyif aldik. Aksam da marmaris carsisinda kunefe ve baklava yiyerek dalgalara harcadigimiz enerjiyi geri kazandik. [ Burada belirtmek gerekir ki Netsel marina bizden gecelik 44 Euro aldi ama pontonda elektrik bile yoktu. Cozum olarak bizi baska bir pontona almak istediler, ama gece karanliginda buna pek yanasmadik. Ertesi sabah ise pontona kabloyu yeni cekiyorlardi. ]



Seyrin geri kalaninda hava da, ruzgar da kelimenin tam anlamiyla mukemmeldi. Sali gunu oglene dogru yola cikip Ekincik koyuna dogru genis apazda kuzeyli 10-15 knot ruzgarlarla rahat bir seyir yaptik, koyun dip tarafindaki plajin aciklarina demirimizi attik. Yalinin yakalamis oldugu palamutu Koray makarna sosuna katik etti, rakimizla beraber konserve pilaki ve yaprak sarmayla kendimize bir ziyafet cektik. Biraz dinlendikten sonra geceyarisinda tekrar demir alip Ekincikten ciktik, 30 aralik sabah 05:00 gibi Kurdoglu burnunu harika bir seyirden sorna bordaladik. Kurdoglu burnunun karantisinda hava biraz kaldiysa da, Fethiye korfezinin icinde ruzgar vardi ve gun dogarken orsa seyrinde Yilancik adasina dogru ilerlerdik, ardindan birkac tramola ile tersane adasi ile domuz adasi arasindaki bogazdan cikip Skopea Korfezi (Gocek denizi) ne girdik. Tersane koyuna sabah 09:00 gibi demirleyip guzelce bir kahvalti yaptik. Aksamustune kadar koyda kalip dinlendik, kahve ictik, yuzduk ve karayi kesfe ciktik. Saat 16:00 gibi de mazotumuzu alip Marinturk’e tekneyi teslim ettik.


Birkac soz de tekneyle ilgili edelim (ADA, bir Bavaria 38): genelde cok memnun kaldik, performansli bir tekne. Ozellikle sert havalarda farkini goruyorsunuz. Sahsen tekrar cikmak isterim bu tekneyle.



3 yorum:

  1. Süper yazı Mustafa, eline saglık, okurken tekrar seyir yapmış kadar oldum. Fırtına da öyle mubarek bişey ki insan hem korkuyor hem de girmek istiyor :)
    Arkeoloji ile denizin içiçe olması gerçekten önemli kılıyor buraları di mi? Belki başka Akdeniz kıyıları (italya, yunanistan) veya kuzey denizinde de bu kombinasyona rastlamak mümkün müdür dersin?

    YanıtlaSil
  2. Sagol Yalin, guzel bir soru sormussun. Kuzey denizi ve Italyayi sanmiyorum ama Yunanistan'da vardir bu kombinasyon. Varsa da bizdekiler kadar el degmemis degildir, basinda bir bekci vardir, bilet kesiyodur vs. Halbuki bizde adamlar antik kentin icinde hala hayvanlarini besliyor, 2000 senedir hicbirsey degismemis gibi. Ozellikle Lydae tam el degmemis, arastirma bile yapilmamis. Bir de, ozellikle Rodos, Girit ve bizim guneybati kiyilarinin tarihi biraz daha eskiye gidiyor anakaralara gore. Bu yuzden, ozel yerler diye dusunuyorum.

    YanıtlaSil
  3. hakkaten eline saglik mustafa'cim. ne guzeldi be.
    Sadun boro'dan okudum kaldigimiz koylari. Bozukkale'de guneyli havalarda oranin yerlileri en iyi yerin koyun en kuzeyindeki dik kayalarin en onunde oldugunu soyluyorlarmis. hatirlarsin orada da denedik... neyse iyi deneyim oldu sert ruzgarda demir atmak acisindan. sonunda helal olsun demire tuttu.

    tekne hakkaten performansli bir tekne. her seyi tamam, ana yelken disinda. o iskota oyle yapilir mi be kardesim. :P zaten kilim mast-furling'e.

    en kisa zamanda bi daha yapariz insallah.

    YanıtlaSil