konum: port göcek
firma: göcek mtm yachting
bağlantı: tolga kaptan ve mehmet
tayfa: yalın, evren, alper, elif, seha, guzin, mustafa
tekne: afrodit bavaria 44
cuma gece on arabası ile ankaradan yola çıktık. biz mesadan binerken oylumun sanki binecekmiş gibi otobüse koşması kaldı aklımızda. tabi otobüs mesaya kadar gelirken yaşanan olaylar keşke biz de aştiden binseydik dedirtti.
sabah total'i geçtik petrol ofisinde indik. tansaşın önünden geçerek marina'ya gittik. marinaya gitmeden önce güzel bir kahvaltı ile başladı günümüz. ben bakmayın boşuna abi, onda açılıyordur diye konuşurkene migrosun 9 da açıldığını gördük. alışveriş, banyo (bu banyo muhabbeti tepki çekmedi değil), tekne birifingi falan geçti vakit, 12 gibi yola çıktık.
göcek körfezinin doğusundan çıktık. ordan uygun bir orsa (namı değer korsa) seyirle dökükbaşı burnunu geçtik. böylelikle ölüdenizin de olduğu körfeze çıkmış olduk. gemiler adasının yanından geçip soğuksu koyuna demir attık. seyir 4 saat kadar sürdü.
9:30'da uyandık. seha bana oğlum iyi horladın dedi. evren sehanın horlamalarına tanıklığını anlattı. gece seha tekneyi batırıyormuş, sabah kalkınca öğrendik. bazı arkadaşlar da kendilerince yatak gıcırtısına bahane bularak uyandılar: yahu kolunu oynatsan gıcırdıyor. sabah kahvaltıdan sonra öğleyin 5 kişi tepeye tırmandık (12-13 arasi).
bir gibi yola çıktık. gemiler koyunu geçip açığa çıkınca rüzgar patladı. bu fırtınadaki başarılı kararları ile alper ve yalin kaptan taktiri hakettiler. hemen ana yelkeni ve cenoayı küçülttük. rüzgar gitmek istediğimiz yönde estiğinden baya bir tremola atmak zorunda kaldık. motoru çalıştırdık ileri yol verdik stabilitemiz artsın diye her iki yelkeni de açık tuttuk. rüzgar şiddeti 25-30 knot civarındaydı. iki metre civarında dalgalar da oldu. fırtınamsı havayı bir hayli zor atlattık ama tekne banamısın demeden ilerliyordu. dalgalardan etkilenmemek için büyük dalgalarda tekneyi dalgayı önden alacak yöne çeviriyorduk. fırtınadaki dümen kabiliyeti ile evren birkez daha alkış topladı.
Fotograf: Güzin
ben bir saat boyunca kustum. cinnet geçirip tekneden atlayacak hale geldim. tabi teknedeki dostlarımın beni oradan kurtarıp kurtarmayacağı konusundaki şüphem buna engel oldu. güzin tam ucundan döndü, elifte sona yaklaştı. seha da bi posta kustu ama kustuktan sonra toparlanıp şopardı. ben toparlanamadım çok kötü oldum. kahretsin niye böyleyim ben ühüü ühüüüü...
dökükbaşı burnunu geçince kapıdağı yarımadası bizi günbatısı/lodos yönlü rüzgardan korudu. pazar günü akpet çalışmadığından depoyu dolduramadık.
Fotograf: ???
akşam saat 5:30'da göcek port'a bağlandık. yanımıza acemi bir kaptan yanaştı. tekne kontrol edemeye ceğinden hızlı olduğu için problem yaşadı. bu bize önemli bir sözümüzü hatırlattı, yalının dilinden eksik olmaz: "teknenin hızı senin teknenin hareketlerini planlama hızından yavaş olmalıdır." 8'de göcekten geçen 9:30 fetiye arabasına bindik. ankaraya döndüğüne nedense bir tek sevinen bendim. tabi giderken ve gelirken tostları ve çayları (ne zaman güzel çay yapacak bu adamlar) ile sümela dinlenme tesislerinde ki molalarımızı belirtmeden raporu bitirmeyelim.
fotoğroflar için alper kaptana çok çok teşekkürler, bir farklı oluyor adamın çektikleri. tabi çeken o olduğu için fotoda anca biz oluyoruz.
unutulmayan sözler: 26 yokmuydu, hava nasıl hava, yakıt deposu dolu